
Bilindiği üzere yetkili sendikanın girişimiyle getirilmek istenen tekel sendikacılık anlayışı Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmişti. (tıklayın) Mahkeme süresinin on dört ay gibi uzun bir süre yaşanması nedeniyle bu süre zarfında yaşanan kayıp için kararın iptal edilmesinden sonra sendikamızla birlikte diğer bazı sendikalar yaşanan hak kaybının telafisine yönelik mahkemeye başvuruda bulunmuşlardı. İlk kazanım Ankara 6. İdare Mahkemesinin verdiği kararla geldi. Diyanet ve Vakıf Hizmetleri Koluna bağlı Diyanet Birlik-Sen’in başvuru sonucu mahkeme lehte karar vererek 14 aylık ödenmeyen toplu sözleşme primi olan dayanışma aidatının yüzde 2 barajı altında bulunan sendika üyelerine de verilmesine hükmetti.
Böylelikle yaşanan hak kayıplarının iadesinin yolu açılmış oldu.
Anayasa Mahkemesi (AYM), kamu görevlilerinin toplu sözleşme ikramiyesinden faydalanabilmesi için yüzde 2 barajını aşan sendikalara üye olma şartı getiren düzenlemeyi iptal etmişti. Gerekçeli karar bugün Resmi Gazete’de ayımlandı. Gerekçeli kararda: “Toplu sözleşmelerle kamu görevlilerinin kendilerine menfaat sağlayabilecek hükümleri karşı tarafa kabul ettirebildikleri, bunun için görüşme yapma yetkisi olan sendika temsilcilerinin güçlü bir sendika örgütünün eylemli desteğine ihtiyaç duydukları ve bu desteğin güçlü sendikaların oluşmasıyla sağlanabildiği açıktır. Dava konusu kuralla üye sayısı belirli bir oranın üzerinde olması sebebiyle toplu sözleşme sürecine etkisi ve katkısı daha fazla olabilecek sendikaların üyelerine toplu sözleşme ikramiyesi alma hakkının tanındığı kabul edilebilirse de bu durum üye sayısı kuralda belirlenen oranın altında kalan sendikaların üyelerinin maddi nedenlerle üye sayısı kuralda belirtilen oranın üzerinde olan sendikalara üye olmaya yönelebilecek olmaları pahasına meşru görülemez. Kaldı ki üyelerinin menfaatlerini etkili bir şekilde savunan güçlü sendikaların ortaya çıkabilmesinin sendikalar arasında rekabetin sürmesine bağlı olduğu da ortadadır.
Kuralla kamu görevlileri sendikasının kurulu olduğu hizmet kolunda sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az yüzde ikisini üye kaydeden kamu görevlileri sendikalarına üye olma zorunluluğu öngörülmemiş ise de toplu sözleşme ikramiyesinin sadece bu sendikalara üye olanlara ödeneceğinin öngörülmüş olmasının bu sendikalara üye olmaya zorlayıcı nitelik taşıdığı dolayısıyla yeni sendikaların kurulabilmesini ve çalışanların dilediği sendikayı seçebilmesini fiilen engelleyici nitelik taşıdığı açıktır. Dolayısıyla kuralın anayasal yönden nesnel ve makul bir temele dayandığı söylenemez. Bu itibarla kuralın sendika hakkı hağlamında esitlik ilkesiyle bandasmadığı Onucuna ulaşılmıstır Dolayısıyla kuralın anayasal yönden nesnel ve makul bir temele dayandığı söylenemez. Bu itibarla kuralın sendika hakkı bağlamında eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının negatif boyutu sendika üyesi olmayan çalışanları sendikaya üye olmaya doğrudan veya dolaylı olarak zorlayan düzenlemeler yapılmasını da yasaklamaktadır. Devlet tarafından sendika üyesi çalışanlara, katlandıkları sendika aidati külfetini telafi edecek tutarda veya bu tutara yakın birtakım mali imkânlar sağlanmasının çalışanları sendika üyesi olmaya zorlayıcı bir yönü bulunmasa da sağlanan devlet yardımının sendika aidatı tutarını bariz bir biçimde aşması hâlinde bunun çalışanları sendikalara üye olmaya dolaylı olarak zorlayıcı bir boyuta ulaştığı söylenebilir.
Dava konusu kuralda düzenlenen toplu sözleşme ikramiyesinin miktarı gözetildiğinde kamu görevlilerini sendika üyesi olmaya dolaylı olarak zorlayıcı bir yönünün bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle kuralın negatif sendika özgürlüğünü de ihlal ettiği kanaatine varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 10. ve 51. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.” denilmektedir.
Tüm kamu çalışanları hayırlı olsun.