ANASAYFA

processed-803b47fa-d6d4-4295-bf39-d2a17cd56f05_23sOQNiv
1 min read

CHP, 7429 sayılı ekonomiye ilişkin torba kanunun, “kamu görevlileri sendikalarına getirilen yüzde 2 baraj” şartı ile “limanların işletme haklarının 49 yıla uzatılması”na ilişkin hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açtı. Sendika Konfederasyon Başkan ve Yöneticilerinin katılımı ile başvuru yapıldı

Yurt Sendikaları adına Yurt Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Yurt Büro Sen Genel Başkanı Murat BEDİR Yurt Büro Sen Ankara İl Temsilcisi Ergül DATPINAR katılım sağladı

– “Yaklaşık 200 sendikanın 400 bin üyesini ilgilendiren bir durum”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da aynı kanundaki, yüzde 2 barajını geçen sendikaların toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanacağına ilişkin hükmün de iptalini istediklerini bildirdi.

Bu yüzde 2 baraj şartının Anayasa’ya aykırı olduğu görüşünde bulunan Ağbaba, düzenlemenin, yaklaşık 200 sendikanın toplam 400 bin üyesini ilgilendirdiğini söyleyerek başvuru yapıldı

Kırmızı_20221129_153605_0000
21 min read

Bilindiği üzere; 25.08.2021 tarih ve 31579 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Görevlilerinin Geneline Ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali Ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 Ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme’nin “Kamu Görevlilerinin Geneline Yönelik Mali ve Sosyal Haklar” başlığını taşıyan İkinci Kısmının “Kamu Görevlilerinin Geneline Yönelik Toplu Sözleşme” başlığını taşıyan Birinci Bölümünün “Toplu Sözleşme İkramiyesi” başlığını taşıyan 23. Maddesinde; “(1) 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4 üncü maddesinde yer alan “üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine” ibaresi, “kamu görevlisi sendikasının kurulu olduğu hizmet kolundaki sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az %1’inden fazla sendika üyesi kaydeden sendikalara üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine” şeklinde, “kırkbeş Türk Lirası” ibaresi “2119 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda” şeklinde uygulanır. (2) Birinci fıkraya göre üye sayılarının tespitinde ödeme tarihi itibariyle Resmi Gazetede en son yayımlanan “4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu Gereğince Kamu Görevlileri Sendikaları ile Konfederasyonların Üye Sayılarına İlişkin İstatistik Hakkında Tebliğ” esas alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51, 53, 128. Maddeleri, 4688 sayılı Kanun, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 657 sayılı Kanunun 22. Maddesi, 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartının 5 ve 6. Maddelerine açıkça aykırı düzenlemeye karşı açılan dava sonucunda Danıştay 12. Dairesince 

4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda; sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri, görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumlulukları ile toplu sözleşme yapılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenerek, hizmet kolu esasına göre Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulabilecek olan sendikaların hizmet kollarına yer verilmiş olup, sendikalara üyeliğin serbest olduğu, kamu görevlilerinin çalıştıkları işyerinin girdiği hizmet kolunda kurulu bir sendikaya üye olabilecekleri hükmünün yanında, kamu işvereninin kamu görevlileri arasında sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayrım yapamayacağı hususunun sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi olarak düzenlendiği; anılan Kanunun 28. maddesinde; toplu sözleşmenin, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsayacağı; toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamayacağının belirtildiği; Anayasa’nın 51. maddesiyle düzenlenen sendika kurma hakkı, örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olduğundan, bu hakka yönelik olarak yapılabilecek müdahalelere karşı ilgili mevzuat uyarınca bir korunma ve bu hakkın kullanılması nedeniyle yaptırıma uğranılmaması anlamında bir güvence sağlandığının açık olduğu; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 4. maddesinde yer alan, 4688 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleriyle birlikte kırkbeş Türk Lirası toplu sözleşme ikramiyesi ödeneceğine ilişkin düzenleme incelendiğinde; ilgililerin bu maddeden yararlanabilmesi için, sendika üyesi olması ile aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilmesinin yeterli olduğu açık olmasına karşın, 4688 sayılı Kanun’un 28. ve 32. maddelerine dayanılarak akdedilen, Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme’nin, toplu sözleşme ikramiyesinin düzenlendiği 23. maddesinde, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Ek 4. maddesinde yer alan ”üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine” ibaresinin, ”kamu görevlisi sendikasının kurulu olduğu hizmet kolundaki sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az %1’inden fazla sendika üyesi kaydeden sendikalara üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine şeklinde’’ uygulanacağı kurala bağlanmak suretiyle, ilgili mevzuat hükmünü daraltıcı ve toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanma koşullarını kısıtlayıcı, daha önceki dönemlere ilişkin toplu sözleşme metinlerinde yer almayan bir düzenlemenin yapıldığının anlaşıldığı; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin toplu sözleşme yapılabileceği açık olmakla birlikte, 4688 sayılı Kanun’da toplu sözleşme kapsamının mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak belirleneceği ifade edildiğinden, toplu sözleşmede, kanuna aykırı olmamak koşuluyla memurlar ve diğer kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarına ilişkin hususlarda, çalışanlar lehine kural ve düzenlemelerin getirilmesinin mümkün olduğu ancak kanun hükümlerinin toplu sözleşme ile değiştirilmesi ya da toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanma koşullarının sınırlandırılması veya daraltılması suretiyle bu hakkın kullanımının engellenmesinin de mümkün olmadığı; toplu sözleşme hakkının kamu görevlilerine kanunla yüklenen birtakım yükümlülüklerden kurtulma hakkı vermediği gibi, kanunun belirlediği sınırlar dışında düzenlemeler yapma, hak ve yükümlülükleri kaldırma hakkı da vermediği; bu durumda; 4688 sayılı Kanun’un 28. maddesinde yer alan, toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere, toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamayacağı yolundaki hükmün farklı şekilde yorumlanarak, toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanmada, hizmet kollarına ilişkin olarak üye olunan sendikalar açısından, “toplam kamu görevlisi sayısının en az %1’inden fazla sendika üyesi kaydeden sendikalar’’ şeklinde kriter getirilmesi suretiyle sendikalar arasında ayrıma yol açılmasının açıkça sendikal özgürlüğe bir müdahale oluşturarak sendikaların kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesini önleyici şekilde üye kaybına sebebiyet verecek nitelik taşıdığı gibi, aynı hizmet kolunda çalışıp aynı işi yapan sendika üyesi kamu görevlileri arasında, sadece farklı sendikalara üye olmaları nedeniyle “toplu sözleşme ikramiyesi ödemesinde” eşitsizlik yaratması suretiyle çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyeceğinden, dava konusu düzenlemede mevzuata ve hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçeleri ile yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.

Danıştay’ın Anayasal ilke ve esaslarla uyumlu kararının ardından bu kez sendikal hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı mahiyette bir düzenleme bu kez yasa ile getirilmek istenmiş; 28.12.2022 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 7429 Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna eklenen düzenleme ile Anayasal ilke ve esaslarla bağdaşmayan, ülkemizin usulüne uygun olarak kabul ettiği uluslararası sözleşme ve antlaşmalara da açıkça aykırı bir takım düzenlemeler getirilmiştir.

7429 sayılı Kanunun 11. Maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 4. maddesi “25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte 750 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda toplu sözleşme desteği yapılır. Kamu görevlileri sendikasının kurulu olduğu hizmet kolunda sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az yüzde ikisini sendika üyesi kaydeden kamu görevlileri sendikalarına üye olup aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte toplu sözleşmeyle belirlenen tutarda toplu sözleşme ikramiyesi ödenir. Toplu sözleşme ikramiyesi ödenen kamu görevlilerine ayrıca toplu sözleşme desteği yapılmaz. Bu madde uyarınca yapılan ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz ve ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzer ödemelerin hesabında dikkate alınmaz. İkinci fıkraya göre üye sayılarının tespitinde ödeme tarihi itibarıyla 4688 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi gereğince Resmî Gazete’de yayımlanan en son tebliğ esas alınır.” Şeklinde değiştirilmiş; 12. Maddesi ile de 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye geçici 42. madde eklenmiştir.

Söz konusu düzenleme ile “Ek 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre ödenecek toplu sözleşme ikramiyesi Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşmenin yürürlük süresince 2119 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödenir.” Düzenlemesi getirilmiştir.

7429 sayılı Kanunun yer verilen düzenlemeleri ile meydana gelen yeni hukuki durum bakımından değerlendirme yapılması zarureti doğmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 128. Maddesinde “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Kamu emekçilerinin sendikal hakları Anayasa ile güvence altına alınmış olup; bütün evrensel insan hakları ve özgürlükleri ile ilgili belgelerde de düzenlenmiştir. Temel insan hakları içerisinde yer alan sendikal hakların; örgütlenme özgürlüğünü, toplu sözleşme yapma hakkını ve grev hakkını da kapsadığı açıktır.

Bu haklar içerisinde kamu çalışanları da dâhil olmak üzere bütün çalışanların sendikal örgütlenme hakkı ile toplu sözleşme yapma hakkı yer verilen mevzuat hükümleri ile güvence altına alınmış bulunmaktadır.

Anayasanın 12. Maddesinde herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu, temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiği düzenlenmiş; “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlığını taşıyan 13. Maddesinde de temel hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği; bu sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiştir.

4688 sayılı Kanunun 3. Maddesinde sendikanın kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşları ifade ettiği düzenlenmiş; 4. Maddesinde sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı, bir hizmet kolunda birden fazla sendika kurulabileceği, meslek veya işyeri esasına göre sendika kurulamayacağı; 6. Maddesinde sendika ve konfederasyonlar önceden izin almaksızın serbestçe kurulacakları, sendika kurucusu olabilmek için kamu görevlisi olarak çalışmanın yeterli olduğu, sendikanın kurucularının sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine verecekleri, anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendika veya konfederasyonun tüzel kişilik kazanacağı düzenlenmiştir.

Yine 4688 sayılı Kanunun “Toplu sözleşme görüşmeleri” başlığını taşıyan 31. Maddesinde toplu sözleşme görüşmelerinin son rakamı tek olan yıllarda yapılacağı, kamu görevlilerinin geneline yönelik toplu sözleşme tekliflerinin Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinin konfederasyon temsilcisi üyeleri, her bir hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme teklifleri ise Heyetin ilgili sendika temsilcisi üyesi tarafından hazırlanacağı ve toplu sözleşme görüşmelerinin başlama tarihinden en az bir hafta önce Kamu İşveren Heyetine sunulmak üzere Devlet Personel Başkanlığına verileceği; toplu sözleşme görüşmelerinin başlangıcında Kamu İşveren Heyeti Başkanı ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti Başkanının Devlet Personel Başkanlığına verilen talepler esas alınmak suretiyle genel ve hizmet koluna ilişkin toplu sözleşme görüşme gündemini belirleyeceği, toplu sözleşme görüşmelerinin genel ve hizmet kollarını ilgilendiren taleplerin topluca görüşülmesi suretiyle yürütüleceği, birden fazla hizmet kolunu ilgilendiren hususların kamu görevlilerinin geneline yönelik konular arasında görüşüleceği düzenlenmiştir.

Kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükleri ile örgütlenme özgürlüğü; evrensel hukuk normları ile koruma altına alınmış olup; ülkemizin de imzalamış bulunduğu uluslararası sözleşmeler yolu ile de bu hak ve özgürlüklerin kısıtlanamayacağı ve devletin bu alana müdahale eden hukuk normu ihdas edemeyeceği düzenlenmiştir.

Temel insan hakları içinde yer alan sendikal haklar; örgütlenme, toplu sözleşme yapma ve grev yapma haklarını da içermektedir. Bu bağlamda; kamu çalışanları da dahil olmak üzere bütün çalışanların örgütlenme ve toplu sözleşme yapma hakkı, ILO’nun 8 temel sözleşme arasında saydığı 98 sayılı sözleşmesinde yer almaktadır.

“87 No’lu Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin ILO Sözleşmesi”nin 2. Maddesinde çalışanlar ve işverenlerin herhangi bir ayırım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahip oldukları; “98 No’lu Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Prensiplerinin Uygulanmasına İlişkin ILO Sözleşmesi”nin 4. Maddesinde çalışma koşullarını toplu sözleşmeler yoluyla düzenlemek üzere işverenler veya işveren örgütleri ile çalışanların örgütleri arasında ihtiyari müzakere usulünden faydalanılması ve bu usulün tam bir surette geliştirilmesini teşvik etmek ve gerçekleştirmek için lüzumu halinde milli şartlara uygun tedbirlerin alınacağı; 5. Maddesinde bu sözleşmede öngörülen güvencelerin ne gibi hallerde silahlı kuvvetler ve zabıta kuvvetlerine hangi ölçüde uygulanacağının milli mevzuatla tayin edileceği ve bu sözleşmenin bir üye tarafından onanmasının bu sözleşmede öngörülen güvenceleri silahlı kuvvetlere ve zabıta kuvvetleri mensuplarına veren mevcut bir kanuna karara teamüle veya antlaşmaya, Uluslararası Çalışma Örgütü Tüzüğünün 19. maddesinin 18. paragrafında yazılı prensipler gereğince, halel getirmeyeceği; 6. Maddesinde bu Sözleşmenin Devletin idari kadrolarında görevli kamu görevlilerinin durumları ile alakalı olmadığı ve hiç bir surette onların haklarına veya statülerine halel getirmeyeceği düzenlenmiş; Avrupa Sosyal Şartının “Örgütlenme Hakkı” başlığını taşıyan 5. Maddesinde akit tarafların çalışanların ve işverenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için, yerel, ulusal ve uluslar arası örgütler kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya geliştirmek amacıyla ulusal mevzuatın bu özgürlüğü zedelemesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi taahhüt ettikleri, bu maddede öngörülen güvencelerin, güvenlik güçleri için hangi ölçüde uygulanacağının ulusal yasalarla veya düzenlemelerle belirtileceği; “Toplu Pazarlık Hakkı” başlığını taşıyan 6. Maddesinde akit tarafların toplu pazarlık hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamak üzere çalışanlar ve işverenler arasında ortak görüşmeleri geliştirmeyi; gerekli ve uygun olduğu durumlarda, toplu sözleşme yoluyla iş koşullarının düzenlenmesi amacıyla işverenlerin veya işveren örgütlerinin çalışanların örgütleriyle özgürce görüşmeleri yöntemini geliştirmeyi; iş uyuşmazlıklarının çözümü için uygun uzlaştırma ve isteğe bağlı hakem sisteminin kurulmasını ve işletilmesini geliştirmeyi, menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve işverenlerin bir önceki toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülükler saklı kalmak üzere grev hakkı dahil toplu eylem hakkını tanıdığı düzenlenmiştir.

Anılan 98 sayılı ILO Sözleşmesi, 08.08.1951 tarih ve 5834 sayılı yasayla onaylanması uygun bulunarak 14.08.1951 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş; 1961 tarihli Sosyal Şartı ise 18.10.1961 tarihinde; Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ise bazı madde/fıkralarına çekince konularak 06.10.2004 tarihinde imzalanmış ve 27.06.2007 tarihinde de onaylanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin usulüne göre imzalamış olduğu sözleşmelerin kanun hükmünde olduğu ve uluslararası sözleşmelerin esas alınacağı hükme bağlanmış; bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasının ileri sürülemeyeceği düzenlenmiştir.

Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti, harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 55. maddesinde ücretin emeğin karşılığı olduğu, Devletin çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alacağı düzenlenmiştir. Bu doğrultuda çalışanların adil bir ücret alabilmesi için gerektiğinde sosyal yardımlarla bu dengenin sağlanması görevi bizatihi Devletin sorumluluğunda olup emeğin karşılığı olan ücrette adaletin sağlanmasının sosyal yardımlarla desteklenmesi de Anayasanın doğal ve kaçınılmaz sonucu olup, idarelere verilen bir görev ve yükümlülük mahiyetindedir.

375 sayılı KHK’nun Ek 4. Maddesinde 4688 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte kırkbeş Türk Lirası toplu sözleşme ikramiyesi ödeneceği, bu madde uyarınca yapılan ödemenin damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmayacağı ve ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan zam, tazminat, ödenek, döner sermaye payı, ikramiye, ücret ve her ne ad altında olursa olsun benzer ödemelerin hesabında dikkate alınmayacağı düzenlenmiştir.

Söz konusu düzenlemede sendikaların üye sayısına bakılmaksızın, herhangi bir kamu görevlisi sendikasına üye olan kamu çalışanları istisnasız olarak “sözleşme ikramiyesinden” yararlandırılmıştır.

7429 sayılı Kanunun 11 ve 12. Maddeleri ile getirilen düzenlemelerde ise 375 sayılı KHK’nun Ek 4. Maddesi değiştirilerek, “toplu sözleşme ikramiyesi” ve “toplu sözleşme desteği” adı altında sendikalara üye olan kamu çalışanları arasında kazanılmış hak kavramı ile de bağdaşmayan bir ayrım getirilmiştir.

Buna göre kurulu olduğu hizmet kolunda sendika üyesi olabilecek toplam kamu görevlisi sayısının en az yüzde ikisini sendika üyesi kaydeden kamu görevlileri sendikalarına üye olup aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte toplu sözleşmeyle belirlenen tutarda toplu sözleşme ikramiyesi ödenecek; kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya ücretleri ile birlikte 750 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda toplu sözleşme desteği yapılacaktır.

Getirilen düzenleme ile üye sayılarının tespitinde ödeme tarihi itibarıyla 4688 sayılı Kanunun 30. maddesi gereğince Resmî Gazete’de yayımlanan en son tebliğ esas alınacaktır. Dolayısı ile 2022 yılı sendika üye sayılarına ilişkin tebliğ 2 Temmuz 2022 tarih ve 31884 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandığından, üye sayılarının tespiti hususunda geriye dönük bir uygulama benimsendiği ve 2 Temmuz 2022 tarihi itibari ile tebliğde yer alan sendika üye sayılarının esas alınacağı görülmektedir.

7429 sayılı Kanunun 13. Maddesi uyarınca, kanun; yayımı tarihinde, 28.12.2022 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Getirilen düzenlemelerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51, 53, 128. Maddeleri ile 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartının 5 ve 6. Maddelerine açıkça aykırı olup; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı yönündeki Anayasal ilke ve esaslar çerçevesinde Anayasaya aykırı olmakla Anayasa Mahkemesince iptal edileceğinde herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.

Göreve geldikten henüz kısa süre sonrasında sendikal örgütlenme ile hak, alınteri ve adalet mücadelesine bakış açısını ortaya koyan siyasi iktidar temsilcileri; kendilerine biat etmeyen sendikaları ve konfederasyonları hedef olarak belirlemiş ve sendikaların tamamını kendisine tabi kılacak, adeta arka bahçesi haline getirecek uygulamalara bir yenisini daha eklemiştir.

Temel hak ve özgürlüklere açıkça müdahale anlamı taşıyan söz konusu düzenlemeler; Anayasal ve evrensel ilke ve esasları, demokratik hukuk sistemini fiilen ortadan kaldırmaya, kazanılmış hakları ilga etmeye matuf düzenlemelerdir.

Toplu Sözleşme ile getirilen kısıtlama yüksek yargı tarafından hukuka aykırı bulunmuş; bu kez de yasal düzenleme sureti ile tamamen aynı kafanın ürünü bir garabet ortaya konulmak suretiyle sendikal özgürlükler, sendikal mücadele sonlandırılmak istenmiştir.

Kendi imzaladıkları Toplu Sözleşmenin yürürlük tarihi 2022-2023 yılları olduğu halde, kendi imzalarını dahi inkâr edercesine bu işe soyunan, lobicilik ve algı mühendisliğine soyunan, sözde “güçlü sendikacılık” söylemleri ile kendilerinden olmayanı yok etmeye çalışan bu anlayış Anayasal bir rejimde, hukukun egemen olduğu bir ülkede var olamaz!

Anayasanın 128. Maddesi açık ve nettir.

“Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır.”

Öte yandan 4688 sayılı Kanunun 28. ve 32. maddelerine dayanılarak imzalanan Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme’nin yürürlüğü de halen devam etmektedir.

Bu çerçevede; usulüne göre imzalanmış bir toplu sözleşme hükmü, taraflar açısından kanun gibi bağlayıcı olup, toplu sözleşme hükümleri maddi anlamda, yasa gibi kabul edilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.02.1975 tarih ve E.9/1040, K. 227 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere toplu sözleşme maddi anlamda kanun niteliğindedir.

Toplu sözleşmenin geçerli olduğu süre diliminde bağlayıcı olduğu konusunda tartışma yoktur. Vurgulandığı üzere; toplu sözleşmeler hukuksal sonuçları açısından yasalara eşdeğer olup, toplu sözleşme hükümleri yürürlükte olan mevzuata rağmen ilgili tüm kamu idarelerini bağlayan ve uygulanması zorunlu bir nitelik arz etmektedir. Buna göre, dayanağını Anayasadan alan toplu sözleşme hükümlerinin, yürürlükte olan mevzuata rağmen, geçerlilik süresi olan iki yıl boyunca öncelikle uygulanacaktır. Toplu sözleşme hükümleri ile mevzuat hükümlerinde çelişki bulunsa dahi toplu sözleşme hükümleri öncelikle uygulanacaktır.

Toplu sözleşme yürürlükte olduğu iki mali yıl boyunca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın doğrudan uygulanacak olup, bu süre zarfında kanun hükümleri ile çelişki halinde hangi düzenlemenin esas alınacağı konusunda şüphe yoktur. Zira toplu sözleşme yasal dayanağını Anayasa ve 4688 sayılı Kanundan almakta olup, Anayasa ya da yasalara aykırı bir düzenleme içermesi zaten mümkün bulunmamaktadır.

Dolayısı ile toplu sözleşme hükümleri, ilgili kanun hükümlerinin mevcudiyetini etkilememekte, sadece yürürlük süresi boyunca doğrudan uygulanabilirlik noktasında toplu sözleşme hükümlerini esas almaktadır. Dolayısı ile toplu sözleşme ile getirilen mali, ekonomik ve sosyal haklar, kanunla düzenlenen mali, ekonomik ve sosyal haklardan öncelikli olarak uygulanacak olup, kanun hükümleri toplu sözleşmenin yürürlük süresi boyunca ikame etkisi nedeniyle uygulanmayacaktır.

Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinde olup, uygulanabilirlik noktasında toplu sözleşme hükümlerinin doğrudan uygulanması yasal düzenlemeye aykırılık oluşturmaz. Zira toplu sözleşme, vurgulandığı üzere yasal dayanağını aldığı Anayasa ve yasaya aykırı olamayacaktır.

Bu itibarla, toplu sözleşme süresince toplu sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Nitekim Anayasanın 128. Maddesinde de mali ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümlerinin saklı olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Bu açıklamalar çerçevesinde; Türkiye’nin kabul ettiği uluslararası sözleşmeler iç hukukun bir parçası olup, aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşmelerdeki hükümlerin esas alınması Anayasal zorunluluktur.

Aynı şekilde toplu sözleşme, yürürlükte kaldığı sürece hüküm ve sonuçlarını doğrudan sağlamaktadır.

Bu durumda; 7429 sayılı Kanunla getirilen sınırlamalar 2022-2023 yılı Toplu Sözleşme sürecinde uygulanamayacağı gibi kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gereği kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılmak zorunda olunduğundan 28.12.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7429 sayılı Kanunda getirilen toplu sözleşme ikramiyesi ve toplu sözleşme desteği ayrımı noktasında 2022 yılı sendika üye sayılarına ilişkin tebliğin yayımlandığı 2 Temmuz 2022 tarihi esas olarak alınamaz.

Sonuç olarak; 7429 sayılı Kanunla getirilen sınırlamalar Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 51, 53, 128. Maddeleri ile 87 ve 98 sayılı ILO Sözleşmeleri ve Avrupa Sosyal Şartının 5 ve 6. Maddelerine açıkça aykırı olup; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı yönündeki Anayasal ilke ve esaslar çerçevesinde Anayasaya aykırı olduğu gibi hukuki güvenlik, kanunların geriye yürümezliği ilkesi ve kazanılmış hakların korunması ilkelerine açıkça aykırıdır.

Anayasa Mahkemesince Anayasal ilke ve esaslara açıkça aykırı bu düzenlemelerin iptal edileceği hususu da açıktır.

Bu süreçte, Anayasa Mahkemesince verilecek iptal veyahut yürütmenin durdurulmasına yönelik kararların verilmesi aşamasında meydana gelebilecek ve kamu çalışanlarının mağduriyetine neden olacak mali, ekonomik ve sosyal hak kayıpları Anayasanın 125/son maddesi kapsamında tazmin edilebilir haklardan olmakla, bu süreçte herhangi bir mağduriyete meydan verilmeyeceği ve gerektiğinde her türlü hukuki destek ve yardımın da gücünü emeğinden ve alın terinden alan sendikamız tarafından sağlanacağı hususunda şüphe duyulmamalıdır.

indir
3 min read

En son 2022 – 2023 yıllarını kapsayan 6. dönem toplu sözleşme hükümleri halen yürürlükte olduğu için %2 Sendikal baraj ile ilgili düzenleme 2024 Ocak ayından önce uygulanamaz

Değerli Üyelerimiz ve çok kıymetli kamu çalışanı toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanmak adına toplu sözleşme hükmüyle daha öncesinden belirlenen %1 barajının yürürlüğü Danıştay tarafından durdurulmuş ve mevcut durumda 2022 – 2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem toplu sözleşmenin 23. maddesi uyarınca sendika üyesi olan tüm kamu görevlilerine herhangi bir sendika ayrımı yapılmaksızın “2119 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda” toplu sözleşme ikramiyesi ödenmiştir. 2024 yılının sonuna kadar da sürecin bu şekilde olması gerektiği açıktır.

Aksi durumda kanuni düzenleme toplu sözleşme hükmünü geçersiz hale getirecektir. Bu da hukuken mümkün değildir. Çünkü bu durum hukuken, toplu sözleşme ile 2 yıl için geçerli olan kazanılmış bir hakkın kanun eliyle gasp edilmesi anlamına gelmektedir.

Bahse konu değişiklik hukuken varlık kazansa dahi 2022 – 2023 yıllarını kapsayan 6. dönem toplu sözleşme hükümlerinin öncelikli olarak uygulanması zorunluluğu gereğince kamu görevlileri sendikalarının üyelerine herhangi bir ayrım yapılmaksızın 1 Ocak 2024 tarihine kadar toplu sözleşme ikramiyesi “2119 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak tutarda” ve sendika üyesi olan her kamu çalışanına ödenmelidir. aksi yönde tesis edilen bir uygulama olur ise Sendikamız ve YURT – Sendikaları Konfederasyonumuz tarafından Danıştay nezdinde yürütmeyi durdurma istemiyle dava açılacaktır.

Ayrıca, bahse konu kanun değişikliği ile kamu çalışanlarının örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan maddeye karşı siyasi parti gruplarınca Anayasa Mahkemesi nezdinde derhal iptal davası açacaklarını Genel Başkanlar beyan ettiler. 2024 Yılına kadar Anayasa Mahkemesinin de hukuka açıkça aykırı olan Danıştay tarafından da daha önce tasdik edilen toplu sözleşme ikramiyesinden faydalanmak adına getirilen %2 sendikal barajı iptal edeceğine güvenimiz tamdır.

2024 Ocak ayına kadar bir hüküm içermeyecek Anayasa Profesörlerinin hukuki görüşlerine göre de hukukilik niteliğini anayasa mahkemesi kararıyla da sürdüremeyecek olan bu kanuni düzenlemenin 2024 Ocak ayına kadar hükmü olmadığı çok nettir.

Yeni uygulama ile ilgili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na nasıl bir uygulama yapacağı yönünde görüş soracağız. Tabi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın toplu sözleşme döneminin 2024 yılı için olumlu görüş vereceğini umut ediyoruz.

Fakat; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hukuka aykırı bir şekilde uygulamaya gitmek istemesi durumunda Sendikamız ve YURT – Sendikaları Konfederasyonumuzca, Danıştay nezdinde açılacak dava ile aynı %1 barajında olduğu gibi bu uygulamanın da iptal edileceği çok açıktır. Dava sonucunda, yaşanacak maddi kayıplarında, geçmişe dönük ve faiziyle mutlak suretle iade edileceği unutmamalıdırlar.

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

WhatsApp Image 2022-12-28 at 21.42.34
3 min read

YURT-SENDİKALARI KONFEDERASYONU OLARAK

23.12.2022 Tarihi saat:21:00 da ZOOM üzerinden online olarak gerçekleştirilen GMYK ve İL Başkanları Toplantısında, malum sendika ve yanındaki küçük ortağının kamu çalışanlarını kendi sendikalarına mahkum etme gayreti ile çabalarına karşılık, bizler YURT- Sendikaları Konfederasyonu olarak sürecin başından itibaren yasanın alt komisyon dan geçmemesi için diğer tüm sendikalar  ile birlikte çok büyük gayret ve çaba sarf ederek siyasilere ve komisyon üyelerine yaşanabilecek olumsuzlukları anlattık. TBMM gündemine geldiğinde yine tüm partilere ve Millet Vekillerine ulaşmaya gayret ettik. Gerek sosyal medya gerekse de iletişim kanalları vasıtası ile söz konusu yasa teklifinin komisyondan geçmemesi için var gücümüzle çalıştık, tüm çabalara rağmen Komisyondan geçerek TBMM Genel Kuruluna sevk edildi.

Ancak; bizler gene pes etmeden, Meclis gündeminden geçtikten sonra konfederasyonumuza bağlı genel merkez yönetim kurulu üyeleri ve il temsilcilerimiz ile birlikte durum değerlendirmesi yaparak, kanunlaştıktan sonraki süreçte izleyeceğimiz yol ve yöntemi konuştuk.

Bu kapsamda;

Sözüm ona Yetkili Sendika MEMUR-SEN ve Küçük ortağı KAMU-SEN tarafından, Kamu çalışanlarının onca sorunu varken bu sorunlara çözüm aramak yerine, Toplu Sözleşme Masasında attıkları imzanın neticesinde, Kamu çalışanlarının yoksulluk sınırında yaşamalarına aldırış etmeden, her zaman olduğu gibi Siyasete atılmaya göz kırparak yandaşlığını yaptıkları siyasal iktidarında, amasız fakatsız desteğini arkalarına alarak, Muhalefet Partilerinin ve Hukukçuların onca uyarılarına rağmen, Kamu Çalışanlarının arasına nifak sokmak, Kamu Çalışanlarını ayrıştırmak ve hatta Onurlu Kamu Çalışanlarının ONURLARINI satın almak gibi aşağılık bir niyetle,

 ONURLU Kamu çalışanlarının üyesi oldukları, Bağımsız Konfederasyon ve sendikaların her iş kolundaki çalışanların %2 sinden az üye kaydedenlere Toplu Sözleşme İkramiyesi verilmemesi yönündeki Kanun Düzenlemesi ile ilgili olarak TBMM’ye getirdikleri düzenlemenin Genel Kuruldan geçirilerek yasalaşması için Anayasaya, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa ve Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmelere aykırı olan bu teklifin, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak yasalaşmasının, ya da daha başka herhangi bir çeşit engel getirmeye çalışmalarının, YURT-SENDİKALARI’nın İNANMIŞ ve Onurlu Üyelerini Davalarından koparmaya güçlerinin yetmeyeceği bilinmelidir.

Bu itibarla; son söz olarak diyoruz ki,

YURT-SENDİKALARI’nın Yöneticileri olarak her şartta ve zeminde Hukukun üstünlüğüne inancımızı kaybetmeden üyelerimizin sosyoekonomik, hukuki hak ve menfaatlerinin sonuna kadar savunucusu olmaya devam edeceğiz.

Kuruluşumuzdan bu güne kadar kendimize şiar edindiğimiz SİYASAL SENDİKACILIĞA HAYIR parolamızdan taviz vermeden çalışma hayatının her alanında Kamu çalışanlarının sorunlarının çözümü için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.

Tüm YOL arkadaşlarımız olan kıymetli üyelerimize ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.

# BİZ BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ #

# SİYASAL SENDİKACILIĞA HAYIR #

# YAŞASIN BAĞIMSIZ YURT- SENDİKALARI KONFEDERASYONU #

png_20221219_092919_0000
2 min read

Geçtiğimiz günlerde İktidar Partisi Mensubu Millet Vekillerinin imzaları ile TBMM alt komisyonuna Sanayi Komisyonu ve İmanlar ile ilgili hazırlanan taslağın içerisine bilinçli bir şekilde gizlenerek sokulan ve alt komisyondan geçerek Meclise gönderilen sözde Kamu çalışanları arasında sendikalaşma oranının arttırılarak daha güçlü bir sendikal anlayışı kazandırılması amaçlanan ancak yaşlaşması durumunda sendikalaşmanın güçlenmesinin tam tersine çalışanları tek sendikanın tekeline bırakılması amaçlanmaktadır.

Türkiye’de bulunan 231 sendikanın 188’i yüzde 2 barajını aşamıyor. Sözde Yetkili ancak etkisiz sendika ve Yandaş sendikalar bu koşulu sağlıyor.

Buna göre, kanun teklifi hayata geçtiği takdirde yaklaşık 300 bin kamu çalışanı 706 TL olan toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanamayacak.

Memur sendikalarına göre, Meclis’e getirilen düzenleme yalnızca ikramiye hakkının ihlali değil, sendikalaşma ve sendika seçme özgürlüğünün önünde de bir engel yaratıyor.

Yüzde 2 barajının sendikalarda yaratabileceği sorunları ve düzenlemenin gelmesi durumunda “Bağımsız sendikalara üye olan pek çok arkadaşımız bu barajın altında kalacak. Sendikal alanda bir tekelleşme yaratılmaya çalışılıyor. Emekçilerin hak ve çıkarları noktasında somut adım atılmıyor. Tüm kamu çalışanlarının örgütlenmesi için çabalayan, emekçilerin hakları için mücadele eden sendikalar var. Herhangi bir konfederasyona üye olmayan sendikalar mevcut. Bu sendikalar bitirilmek isteniyor. Üyelerin iradeleri dışında bir sendikaya mahkûm etmeye çalışıyorlar. Biz bu bakımdan doğrudan örgütlenme özgürlüğüne bir müdahale olarak değerlendiriyoruz. Tüm mücadelemize rağmen bu düzenleme Meclis’ten geçerse biz bu düzenlemeyi tekrardan Danıştay’a götüreceğiz.” Çalışanların gerçek temsilcisi siyasetin arka bahçesi olmamış sendikalar olarak her türlü hukuki mücadelemizi vererek daha önce olduğu gibi yine hukuksuzluğu menfaat sendikacılığı yapanların yüzüne vuracağız.

111438_40628
2 min read

Yurt Sendikaları Konfederasyonu ve Yurt Eğitim Sendikası Genel Başkanı Hakan Çeliksoy, Yozgat Cumhuriyet Alanı’ndan başlattıkları yürüyüşün 6 gün devam edeceğini, yürüyüş sonunda Ankara’da Anıtkabir’i ziyaret edip, Meclis’te gurubu bulunan partilerin temsilcileriyle görüşüp, taleplerini ileteceklerini söyledi.

Genel Merkezi Yozgat’ta bulunan Yurt Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı sendikaların yöneticileri, kamu çalışanlarının özlük ve mali haklarının iyileştirilmesi, yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılmasına yönelik kamuoyu oluşturmak amacıyla bugün Ankara’ya yürümeye başladı. Yozgat Cumhuriyet Alanı’ndan bugün başlayan 6 gün devam edecek yürüyüş sonunda önce Anıtkabir’i ziyaret edecek olan sendika temsilcileri, daha sonra TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerle görüşecek. 

Yurt Sendikaları Konfederasyonu ve Yurt Eğitim Sendikası Genel Başkanı Hakan Çeliksoy, Yozgat’tan Ankara’ya 220 kilometrelik yolu 6 günde tamamlamayı planladıklarını belirterek, şu bilgileri verdi:

“Bugünkü 6 gün sürecek yürüyüşümüzün amacı kamu çalışanlarının özlük ve sosyal haklarının kazanımı. 110 bine yakın yardımcı hizmete çalışan arkadaşlarımızın kadro unvanlarına göre öğrenim durumlarına göre bir üst kadroya geçişler için bu yürüyüşü başlatmış bulunuyoruz. Sendikamızın genel merkezi Yozgat’tan Ankara’ya planladığımıza göre 6 gün sürecek. Bugün 13 Kasım Pazar, cuma günü Ankara’da olacağız. Meclis ve Anıtkabir ziyaretimiz olacak. Bu eylemimiz sembolik bir yürüyüş olduğu için Yurt Sendikaları Konfederasyonu ve bağlı sendikalarımızın Yurt Eğitim Çalışanları Sendikası, Yurt Sağlık Sendikamız, Yurt Büro Çalışanları Sendikası, Yurt Tarım Sen ve Yurt İmar Sendikamız adına birer kişi sembolik yürüyüş yapacağız. Katılım talebi olan arkadaşlarımız var. Fakat güvenlik tedbiri amacı hem de kış şartları nedeniyle sembolik olarak 6 kişiyle yürüyüş yapacağız. Talebimiz, kamu çalışanlarının sosyal hakları, 110 bine yakın yardımcı hizmetlerin öğrenim durumlarına göre olanların bir üst kadroya geçişleri, 3600 ek gösterge, öğretmenlerimizin uzman ve başöğretmenlik sınavının iptali, kamuda çalışanlara yapılan mobbing ve baskıların sona erdirilmesi.” için yürüyüş başlattık

Yurt Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Hakan ÇELİKSOY beraberinde Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte, Aksaray ilimizde kamu çalışanları ile bir araya gelerek sendikalarımızın çalışmalarını anlatarak gerçekleştirilen faaliyetlerimiz hakkında bilgiler verdi.

Aksaray68 Yurt Ay Der tarafından organize edilen program kapsamında Yurt Sendikaları Konfederasyonuna bağlı iş kollarına toplu katılımlar gerçekleştirildi töre sendikalarımıza üye olan kamu çalışanlarımıza rozetleri takılırken, Aksaray İl Temsilciliğine atanan Fahri İNCE ye rozeti Yurt Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Hakan ÇELİKSOY tarafından takıldı.

indir
12 min read

MOBBİNG (PSİKOLOJİK TACİZ) NEDİR?

MEMURLAR MOBBİNGE KARŞI NE YAPMALI?

Adına ister mobbing, ister psikolojik taciz, ister işyeri zorbalığı, ister yıldırkaçır, isterse bezdiri diyelim; çalışanların işyerlerinde karşı karşıya kaldıkları, kendilerine, iş ve sosyal çevrelerine, fiziksel ve ruhsal sağlıklarına, ailelerine, işyerlerine önemli zararlar veren olumsuz, acımasız, ahlak dışı ve düşmanca söz ve davranışlar giderek artıyor.

Olumsuz, acımasız, ahlak dışı ve düşmanca söz ve davranışlarla karşılaşanlar çoğu kez olanları sineye çekiyorpsikolojisi ve sağlığı bozuluyor.

Kimileri işten veya işyerlerinden ayrılıyor veya birimlerini değiştiriyor, kimileri  şikayet mekanizmalarını kullanıyor ve hakkını arıyor.

Sorun mobbing denen psikolojik taciz olaylarında kişilerin yaşadığı olaylar ve karşılaştığı davranışlar ile bu kapsama girmeyen olaylar ve davranışların ayrımının yapılabilmesinde düğümleniyor.

Çünkü şikâyet hakkını kullanacak olanlar, karşı karşıya kaldığı olumsuz ve düşmanca davranışların psikolojik taciz olduğuna başvurdukları yerleri ikna etmek veya şikayeti inceleyecek olanlar ikna olmak zorunda.

Sanıldığının aksine mobbing özel sektörden ziyade kamu sektöründe çok daha yaygın. Çünkü kamudaki ast-üst ilişkileri, bürokratik hiyerarşi ve disiplin amirliği, kimi yöneticilerin elinde psikolojik kırbaç gibi kullanılıyor.

Nitekim 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesi kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör işyerlerinde gerçekleşen psikolojik tacizleri önlemeyi amaçlıyor.

Bu nedenle kamu görevlileri açısından mobbing konusunu özetle anlatmak istiyoruz.

I.  MOBBİNG/PSİKOLOJİK TACİZ nedir?    

Mobbing/psikolojik taciz; akademik çalışmalarda farklı, bu kapsamda henüz olgunlaşmamış yasal mevzuatta farklı ama her halde eksik tanımlamalarla günlük hayatın içine girmektedir.

Aşağıda farklı tanımları dikkatlerinize sunuyoruz:

1)      2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesine göre “mobbing” tanımı,

Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik taciz

Şeklindedir.

2)      Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan “İşyerlerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Bilgilendirme Rehberi”ne göre (Sh. 9) “işyerlerinde psikolojik taciz (mobbing)” tanımı;

“İşyerlerinde bir veya birden fazla kişi tarafından diğer kişi ya da kişilere yönelik gerçekleştirilen, belirli bir süre sistematik biçimde devam eden, yıldırma, pasifize etme veya işten uzaklaştırmayı amaçlayan; mağdur ya da mağdurların kişilik değerlerine, mesleki durumlarına, sosyal ilişkilerine veya sağlıklarına zarar veren; kötü niyetli, kasıtlı, olumsuz tutum ve davranışlar bütünüdür.”

Şeklindedir.

3)      6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu madde 3/1-g bendinde “iş yerinde yıldırma” tanımı;

“Bu Kanunda sayılan ayrımcılık temellerine dayanılarak kişiyi işinden soğutmak, dışlamak, bıktırmak amacıyla kasıtlı olarak yapılan eylemler,”

Aynı Kanunun 3/1-j bendinde “taciz” tanımı;

“Psikolojik ve cinsel türleri de dâhil olmak üzere bu Kanunda sayılan temellerden birisine dayanılarak, insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranış,”

olarak belirtilmektedir.

4)      6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “İşçinin kişiliğinin korunması” başlıklı 417/1 maddesinde, kamu görevlilerinden bahsedilmemekle birlikte;

İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İfadesine yer vermektedir.

5)      6701 sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu, “Tanımlar” başlıklı  2 inci maddesinde, “mobbing” veya “psikolojik taciz” tanımlarına yer vermemekle birlikte; “ayrı tutma”, “ayrımcılık”, “çoklu ayrımcılık”, “Doğrudan ayrımcılık”, “dolaylı ayrımcılık”, “işyerinde yıldırma”, “taciz” ve “varsayılan temele dayalı ayrımcılık” gibi başlıkları ayrı ayrı tanımlamaktadır.

6701 sayılı Kanunun 2/j maddesinde “taciz” için;

“Psikolojik ve cinsel türleri de dâhil olmak üzere bu Kanunda sayılan temellerden birisine dayanılarak, insan onurunun çiğnenmesi amacını taşıyan veya böyle bir sonucu doğuran yıldırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı veya utandırıcı her türlü davranış”,

Olarak tanımlanarak mobbing anlamında olmamakla birlikte ona yakın sayılabilecek bir tanımlama yapılmaktadır.

6)      Son olarak Türk Dil Kurumu mobbingin karşılığı olarak “bezdiri” kelimesini kullanmakta ve şöyle tanımlamaktadır:

“iş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme.”

Yukarıda verilen farklı tanımlar, Türk Hukukuna yeni girmekte olan bir kavramın içeriği hakkındaki kafa karışıklıklarını da taşımakla beraber genel olarak benzerlikleri de içermektedir.

II. BASKI VEYA TACİZLERİN “MOBBİNG” SAYILMASI İÇİN HANGİ ŞARTLAR GEREKLİDİR?

Öncelikle bilmek gerekir ki; mobbing bir süreçtir (Süreç: Aralarında birlik olan veya belli bir düzen veya zaman içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay ve hareketler dizisi, vetire, proses).  Süreç olduğu için de bir takım şart ve özellikler taşıması gerekir.

Süreçte davranışların, baskıların veya tacizlerin “mobbing” olarak nitelendirilebilmeleri için;

1.      İşyerlerinde –ama sadece işyerlerinde- gerçekleşmiş olmalıdır.

2.      Mobbing; amirler tarafından emrindekilere, astlar tarafından üstlere veya birlikte çalışanlar tarafından birlikte çalıştıkları bir arkadaşlarına (yatay mobbing) karşı gerçekleştirilebilir.

3.      Sistemlisürekli –en az 6 ay, ortalama 15 aylık bir süre boyunca (Tınaz 2011),- ve düzenli bir şekilde yapılmalıdır.

4.      Bilinçli yapılmalıdır.

5.      Düşmanca bir nitelik taşımalıdır.

6.      Kasıtlı yapılmalıdır.

7.      Sıklıkla –en az haftada bir- tekrarlanmalıdır.

8.      Yıldırma, yıpratma, pasifize etme ve işten uzaklaştırma amacında olmalıdır.

9.      Mobbinge uğrayanın kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında zarar ortaya çıkmalıdır.

10.   Olumsuz tutum ve davranışlar -gizli veya açık-  kişiye yönelik olmalıdır.

III. HANGİ DAVRANIŞLAR MOBBİNG SAYILMAZ?

İşyeri dışında yaşanan gerginlikler, anlaşmazlıklar ve tartışmalar mobbing olarak değerlendirilemez. Çünkü mobbing ancak işyerlerinde gerçekleşebilir.

İşyerlerinde yaşanan günlük anlaşmazlıklar, tartışma ve çatışmalar ile iş anlaşmazlıkları mobbing olarak değerlendiremeyeceği gibi, yer değişiklikleri, terfi edememe, alt veya istenmeyen pozisyonlarda görevlendirilmeler, görevden alınmalar, çalışma şartlarının veya fiziki düzenlemelerin yeterli olmadığı yerlerde çalışmaya zorlanmak ve benzeri durumlar da tek başlarına mobbing olarak değerlendirilmemektedir.

Diğer taraftan, süreklilik göstermeyen, belli aralıklarla sık sık tekrarlanmayan, ara sıra münferit olarak meydana gelmiş birkaç haksız, kaba, nezaketsiz veya etik dışı davranış mobbing olarak nitelendirilmemektedir.

İş yerlerinde tek seferlik tartışma, çatışma ve anlaşmazlıklar da mobbing olarak düşünülmemektedir.

Spor karşılaşmalarında, öğrenciler arasında, belirli topluluklar arasında, komşular arasında vb. gerçekleşen tartışma ve gerginlikler de mobbing olarak değerlendirilmemelidir.

IV.             KİMLER MOBBİNG UYGULAYABİLİR?

Mobbing; üst veya üstler tarafından astlara, astlar tarafından üste veya üstlere ya da eşit düzeydeki çalışanlar tarafından aralarından birine/birilerine uygulanabilir.

Eklemek gerekir ki mobbing, bir ya da birkaç kişinin bir başka kişiye veya gruba yönelttiği mobbing olarak nitelendirilebilecek psikolojik taciz hareketleridir.

V.                MOBBİNG İLE MÜCADELEDE NE YAPMALI?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan  “ İşyerlerinde Psikolojik Taciz (Mobbing) Bilgilendirme Rehberi (Mayıs 2014, 2. Baskı)”nde mobbingle bireysel mücadele önerileri aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır.

 (1) İşyerlerinde psikolojik tacize maruz kaldığını düşünen kişi öncelikle içinde bulunduğu durumu sağlıklı bir şekilde değerlendirmelidir.

(2) Kişi yaşanılan sürecin işyerinde psikolojik taciz olduğu yönünde kanaate varırsa aşağıda belirtilen hususlara dikkat etmelidir.

• Kişi, öncelikle çatışmadan kaçınılmalı ve sakin olmaya gayret etmelidir.

• Psikolojik taciz üst yönetim tarafından gerçekleştirilmiyorsa konuyu üst yönetime uygun bir şekilde iletmelidir.

• Psikolojik tacize uğradığını kanıtlayacak yazışma, not, mesaj, e-posta gibi bilgi ve belgeleri saklamalıdır.

• Yaşanılan psikolojik taciz sürecine ilişkin günlük tutmalıdır.

• Yaşanılan sürece şahit olan/ olabilecek çalışma arkadaşları ile görüşmelidir.

• Kişi, üyesi olduğu sendikadan destek talep etmelidir.

• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın İletişim Merkezi Alo 170’i arayarak, işyerlerinde psikolojik taciz konusunda uzman psikologlardan destek almalıdır.

• Kişi, ihtiyaç duyduğunda tıbbi ve hukuki destek almalıdır.

• İşyerlerinde psikolojik tacize maruz kalan kişi sorunu işyerinde çözemediği takdirde konuyu yargıya taşımalıdır.

Özellikle belirtmek gerekir ki; süreç içinde hekim, klinik ve hastanelere  başvurular, alınan raporlar, yapılan tetkikler, alınan raporlar da belge olarak mutlaka saklanmalıdır.

VI.             İŞYERLERİNDE PSİKOLOJİK TACİZİN KİŞİLER ÜZERİNDE ETKİLERİ?

İşyerlerinde psikolojik taciz kişiler üzerinde aşağıdaki etkileri yaratabilir:

Ağlama nöbetleri, gerginlik ve öfke, kalıcı uyku bozuklukları, aşırı kilo alma veya verme, alkol veya ilaç (madde) bağımlılığı, sık geç kalma, sık hastalık izinleri, şiddetli depresyon, panik ataklar, kalp krizleri, diğer ciddi hastalıklar, kazalar, üçüncü kişiye yönelik şiddet, intihar girişimleri, vb.

VII.           MEMURLAR İÇİN YASAL DÜZENLEMELER VAR MI?

Kamu görevlilerinin maruz kaldıkları psikolojik taciz, birlikte çalıştığı arkadaşlarından ziyade, genellikle kurum veya kuruluş içindeki “hiyerarşi ilişkisi”nden kaynaklanmaktadır.

Diğer bir deyişle, psikolojik taciz genellikle hiyerarşik amir tarafından gerçekleştirilmektedir.

Çünkü, hiyerarşik amir, hiyerarşi gücünden kaynaklanan bazı yetkilere sahiptir. Örneğin hiyerarşik amir, astlarının memuriyet durumlarına ilişkin bazı işlemleri (örneğin atama-yükseltme işlemleri yapabilme, disiplin cezası verme, hizmet yerini değiştirme gibi) yapma, asta emir verme, astın işlemlerini denetleme yetkilerine sahiptir.

Hiyerarşik amir, bu yetkilerini astına karşı kötüye kullanabilir. Astın amirinin emir ve kararlarına uymakla yükümlü olması nedeniyle, psikolojik tacize varan davranışlarla karşılaştığında tepki gösterip karşı koyması her zaman kolay değildir.

Bununla birlikte hiyerarşik ilişkiden kaynaklanmayan, çalışanların kendi aralarında veya nadiren çalışanların üstlerine karşı mobbing uygulamaları ile de karşılaşılmaktadır.

Yasalarda mobbing/psikolojik taciz tanımlaması yeterince yapılmadığı gibi, tespiti halinde mobbing/psikolojik taciz uygulayanlara verilecek cezalar konusunda da düzenleme bulunmamaktadır. Yargıya intikal eden şikâyetlerde ve yargı kararlarında bu konuda yeknesaklık yoktur.

Nitekim, 2011/2 sayılı Başbakanlık Genelgesi bu boşluğa işaret etmektedir.

Hiyerarşik amirlerin astlarına karşı sorumluluk ve görevleri konusunda 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda iki maddeye dikkat çekmek gerekir.

Ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Davranış ve işbirliği” başlıklı 8 inci maddesi;

Madde 8 – Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar. Devlet memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır.”

Şeklindedir.

Anılan Kanunun “Amir durumda olan devlet memurlarının görev ve sorumlulukları” başlıklı, memurlara eşit davranma yükümlülüğünü de düzenleyen 10 uncu maddesi ise;

“ Madde 10 – Devlet memurları amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurlarını yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli sorumludurlar. Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar içinde kullanır.

Şeklindedir.

Ayrıca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” başlıklı 125 inci maddesinde sayılan fiiller arasında da psikolojik taciz konusunda yararlanılabilecek ve değerlendirilebilecek hususlar bulunmaktadır.

Farklı yasalardaki düzenlemeler mahkemelerde kıyas yolu ile kullanılmaktadır.

Örneğin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun “İşçinin kişiliğinin korunması” başlıklı 417/1 maddesi;

Madde 417/1- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.” şeklindedir.

6701 sayılı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunun “idari yaptırımlar” başlıklı 25/1 maddesinde;

Ayrımcılık yasağının ihlali hâlinde, bu ihlalin etki ve sonuçlarının ağırlığı, failin ekonomik durumu ve çoklu ayrımcılığın ağırlaştırıcı etkisi dikkate alınarak ihlalden sorumlu olan kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri hakkında bin Türk lirasından (2022 yılı için) 40.179,00 Türk lirasına kadar idari para cezası uygulanır.

Hükmüne yer vererek, ayrımcılık yasağını ihlal edenler için 40 bin liraya kadar idari para cezasının verilmesini öngörmesi, yasal açıdan ilginç olduğu kadar mobbingle mücadelede kullanılabilecek bir argümandır.

VIII. ŞİKAYET MEKANİZMALARININ KULLANILMASINDA SORUN VAR MIDIR?

Mobbing/psikolojik taciz ile karşılaşanlar, sonuç alamasalar bile kurum içi şikâyet mekanizmalarını kullanabilirler.

Kamu Denetçiliği Kurumuna veya İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna  başvurabilirler, Cumhuriyet savcılıklarına şikayette bulunabilirler, maddi veya manevi tazminat davası açabilirler.

Ancak bu süreçte yanlış veya eksiklik olmaması için mutlaka sendikadan destek alınması gerekir.

Mobbing/psikolojik taciz olayında tacize uğrayan mağdur/kurban, tacizci karşısında tanıklara ihtiyacı olabilir. Çalışılan yerde olaylara tanık olanlar arasında kışkırtıcılar, çıkarcılar, meraklılar, karıştırıcılar bulunabilir. Taciz sürecinde kullanılabilecek tanıkların iyi ve doğru  tespit edilmeleri gerekir.

IX.MOBBİNG/PSİKOLOJİK TACİZE MARUZ KALAN MAĞDUR/KURBANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ VAR MIDIR?

Araştırmacılar mobbinge maruz kalanların, başarı potansiyeli yüksek, çalışkan, farklı ve dikkat çeken, empatik düşünebilen, kişisel  ve demografik özellikleri farklı, rekabetçi, mücadeleci vb özelliklere sahip  kişiler olduklarına, bu nedenlerle de amirler açısından potansiyel rakip, eşdeğerleri arasında da yükselme olasılığı yüksek olmaları nedenleriyle şimşekleri üzerlerine çektiklerine dikkat çekmektedir.

X. ALO 170 NEDİR?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik İletişim Merkezi ALO 170, 15 Kasım 2010 tarihinden beri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Türkiye İş Kurumu ile ilgili konuların yanısıra psikolojik taciz konusunda da hizmet vermektedirMobbinge ilişkin soru, öneri, şikayet, eleştiri vb. talepler alınmakta, tüm aramalar dijital olarak da kaydedilmektedir.

XI. SONUÇ

Kişinin mobbing/psikolojik taciz ile mücadelesi, konunun bir süreç olduğu hatırda tutulacak olursa zor ve stresli bir dönemdir.

Tek başına yürütülmesi zordur.

Teknik ve hukuki desteğin yanında dostluklara ihtiyaç duyar.

Tacizi durduruncaya veya dava açıncaya kadar geçecek süre sadece katlanılması gereken durumlardan ibaret değildir. Aynı zamanda bu sürede bilgi ve belge toplama, toplanacak bilgi ve belgeleri hukuka uygun şekilde derleme, biriktirme ek yardımı gerektirebilir.

Bu nedenle dış yardım gerekir.

YURT SENDİKALARI KONFEDERASYONU MOBBİNG

zyro-image (4)
3 min read

MADDE 1- 21/1/2012 tarihli ve 28180 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin adı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 2- Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan “çevre ve şehircilik” ibaresi “çevre, şehircilik ve iklim değişikliği” olarak, 1 inci, 2 nci ve 4 üncü maddelerinde yer alan “Çevre ve Şehircilik” ibareleri “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 3- Aynı Yönetmeliğin 5 inci ve 8 inci maddelerinde yer alan “anbar memuru” ibareleri “ambar memuru” olarak değiştirilmiştir.

MADDE 4- Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “ekonomist” ibaresinden sonra gelmek üzere “, sosyolog” ibaresi, “sağlık memuru,” ibaresinden sonra gelmek üzere “sağlık teknisyeni,” ibaresi ile (ç) bendinin (2) numaralı alt bendinde yer alan “veteriner hekim” ibaresinden sonra gelmek üzere “, sosyolog” ibaresi, “sağlık memuru,” ibaresinden sonra gelmek üzere “sağlık teknisyeni,” ibaresi eklenmiştir.

MADDE 5- Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 14- (1) Görevde yükselme yazılı sınavı, bu sınava ilişkin konu başlıklarına duyuruda yer verilmek suretiyle Bakanlıkça yapılabileceği gibi Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına veya yükseköğretim kurumlarından birine yaptırılabilir.

(2) Unvan değişikliği yazılı sınavı, Bakanlığın görev alanı ve atama yapılacak unvanın niteliğine ilişkin konularda Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına veya yükseköğretim kurumlarından birine yaptırılır.

(3) Yazılı sınavların başka bir kuruma yaptırılması halinde, itiraza ilişkin iş ve işlemler dâhil sınava ilişkin usul ve esaslar protokol ile belirlenir.

(4) Yazılı sınav, yüz tam puan üzerinden değerlendirilir. Yazılı sınavda en az altmış puan alanlar başarılı sayılır.”

MADDE 6- Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (ç) ve (d) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.

MADDE 7- Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(2) Sınav Kurulunu teşkil eden üyeler, görevde yükselme veya unvan değişikliği sınavlarına alınacak personelden lisansüstü öğrenim hariç olmak üzere öğrenim ve ihraz ettikleri unvanlar itibarıyla daha düşük seviyede olamazlar.”

MADDE 8- Aynı Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) 85 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Tarım ve Orman Bakanlığından Bakanlığa devredilen personelin bu Kurumda geçen hizmet süreleri, 85 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin ilgili hükümleri gereğince Bakanlıkta geçmiş sayılır.”

MADDE 9- Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 29- (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yürütür.”

MADDE 10- Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

MADDE 11- Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı yürütür.

DEĞİŞİKLİK RESMİ GAZETE İÇİN TIKLAYINIZ

Geçen hafta evinde eski erkek arkadaşı tarafından katledilen Muğla Yurt Eğitim Sen Sosyal İşler Başkanımız Derya Tekin için Fethiye İlçemizde Kadına şiddet ve Kadın Cinayetleri son bulsun basın açıklaması yapıldı ve rahmeti kardeşimiz ve başkanımız için lokma dağıtıldı.


Muğla YURT Eğitim-Sen İl Temsilcisi Gökhan Taşer yaptığı açıklamada, “YURT Sendikaları Konfederasyonu olarak ve toplumun duyarlı fertleri olarak bütün samimiyetimizle ifade etmek isteriz ki acımız çok büyük. Burada toplanmamızın ve bu basın açıklamasını yapmamıza sebep olan olayın yine bir kadın cinayeti olmasından sebeptir. YURT Sendikaları Konfederasyonu Üyesi YURT Eğitim Çalışanları Sendikası (Muğla İl Temsilciliği) İl Yönetim Kurulu Üyesi (Eğitim ve Sosyal İşler Başkanı) Sayın Derya Tekin, 22 Temmuz 2022 tarihinde ayrıldığı (eski) erkek arkadaşı tarafından başından vurularak canice katledildi. 29 Yaşında bir cani tarafından hayattan koparılan Derya Tekin aynı zamanda bir çocuk annesiydi. Bir çocuk annesiz kaldı, bir anne hayattan koparıldı” dedi.


Taşer, “Derya Tekin kimsesiz büyüdü. Derya Tekin 3 yaşında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı-Muğla Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından bakım ve koruma tedbiri alınarak Yüce Devletimizin himayesinde yetişmiş ve daha sonrasında Devlet çocuğuna iş vermiştir. Bu yönüyle de bu hadise Türkiye genelindeki tüm YURT Kardeşlerini (camiasını) derinden üzmüştür. Kadın cinayetleri bireysel bir sorun değil, toplumsal bir sorundur.

Toplumsal bir sorun haline dönüşen şiddet ve bil hassa kadın cinayet vakaları toplumu, özellikle genç kuşağı olumsuz etkilemektedir. Yargısal sürecin suç üzerinde caydırıcılığının yeterli düzeyde uygulanmaması, manevi değerler noktasında merhamet, saygı ve sevgi kavramlarının göz ardı edilmesi yaşama hakkı dahil bütün hakların da ihlaline sebebiyet verebilmektedir” ifadelerini kullandı.

indir (4)
1 min read

YURT – Sendikaları Konfederasyonu olarak Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Derya YANIK’a ziyaret gerçekleştirildi.

Bakanlık ziyaretine; YURT – Sendikaları Konfederasyonu ve YURT – Eğitim Sendikası Genel Başkanı Sayın Hakan ÇELİKSOY, Genel Sekreter Fikret YİĞİT, Genel Başkan Yardımcılarımız Murat YILDIZ, Ercan YILDIRIM, İl Temsilcimiz (Genel Merkez Danışmanı) Bayram KOÇ ve Sendika Müdürümüz Sayın Amine DEMİRCAN hazır bulundular.

Yapılan toplantıda Sayın Bakana Konfederasyonumuzun KURULLARI tarafından üyelerimiz (Engelli, Şehit Yakını, Gazi ve 2828 SK) kapsamında atamsı yapılan Kamu Kurumlarında çalışanların iş ve sosyal hayatta yaşadıkları sorunlar ve saha çalışması sonrası hazırlamış oldugumuz raporu Konfederasyon Genel Başkanmız Sayın Hakan ÇELİKSOY Bakan Derya YANIK’a sunum yaptı.

Sayın Bakan sunum sonrası raporu inceledikten sonra raporda belirtilen maddeler üzerinde detaylı görüşmeler yapılarak çözüm odaklı neler yapilabilir fikirlerimizi alarak destek olacağını ve gerekli hassasiyeti göstereceğini belirtmiştir.

Sayin Bakanimizin ilgi ve alakası bizi ziyadesiyle memnun etmiştir. YURT Sendikaları Konfederasyonu olarak kendisine tesekkurlerimizi sunariz.

YURT – Sendikaları Konfederasyonu

Genel Merkezi